Anksiyete türü bir rahatsızlık olan obsesif-kompülsif bozukluk (OKB) takıntı hastalığı, insanları tekrarlanan düşünce ve davranışlar döngüsüne hapsederek kısıtlayan bir hastalıktır. Obsesif-kompülsif bozukluğu (OKB) olan kişiler, kontrol edemedikleri yinelenen ve stres yaratan düşünceler, korkular veya görüntüler (obsesyonlar) nedeniyle huzursuz olurlar. Bu düşüncelerin yarattığı anksiyete bazı ritüelleri ya da rutinleri acil olarak gerçekleştirme ihtiyacına (kompülsiyonlar) neden olur. Ritüeller takıntılı düşünceleri önleme veya akıldan uzaklaştırma girişimiyle yapılır.
Ritüel anksiyeteyi geçici olarak durdurur, obsesif düşünceler tekrar oluştuğunda kişinin ritüeli hemen tekrar etmesi gerekir. Bu OKB döngüsü kişinin gününden saatler çalarak normal günlük işlerini yapmasını engelleyebilir.
Obsesif-kompülsif bozukluğu(OKB) olan kişiler saplantılarının ve takıntılarının gerçek dışı veya manasız olduğunun farkında olabilirler, fakat kendilerini durduramazlar.
Obsesif kompulsif bozukluk, kişide mantıklı gelmese bile kontrol edemediği düşüncelere neden olan, oluşan takıntıyı gidermek için bazı hareketleri tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiren bir psikolojik hastalıktır. Tekrarlayan düşünce ve davranışlara neden olur, hastanın durumuna göre ilaç veya terapi ile tedavisi gerçekleştirilebilir. Günlük hayatın işleyişini bozacak seviyedeki takıntılar ve endişeli düşünceler rahatsızlığın belirtilerinden olabilir. Çocukluk çağlarında da görülebilen obsesif kompulsif bozukluk, bazı vakalarda ağır belirtilerle sürebilir. OKB genellikle 7-12 yaşlarında başlamaktadır.Obsesif kompulsif bozukluk görülen hastalar istem dışı oluşan, zihinlerini meşgul eden ve kaygı veren düşünceler yüzünden sürekli korku hissederler. Bu kişiler kaygı verici düşüncelerden kurtulmak için kapı kilitlemek, el yıkamak gibi rutin davranışlarını tekrar tekrar kontrol eder. Obsesif kompulsif bozukluğu olan bireyler zihinlerini kurcalayan bu düşüncelere göre hareket etmediğinde takıntı bozukluğu daha kötüleşebilir. Kişi saplantıları yüzünden sorumluluklarını yerine getiremez ve yaşam kalitesi bozulur. En fazla rastlanan obsesif kompulsif bozukluk, kontrol kompulsiyonu ve kuşku obsesyonudur.
Nedeni tam olarak anlaşılmamış olsa da, araştırmalar biyolojik ve çevresel faktörlerin OKB ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Tedavi öncesi mevcut durumun çevresel faktörlerden mi kaynaklandığı yoksa biyolojik genetik faktörlerden mi kaynaklandığını tespit etmek gerekir.
Biyolojik faktörler: Beyin karmaşık bir yapıdır. Bedenin normal işleyişi için ihtiyaç duyulan, nöron adı verilen milyarlarca sinir hücresi vardır. Nöronlar elektrik sinyalleri yoluyla iletişim kurar. Nörotransmiter adı verilen kimyasallar bu sinyallerin nörondan nörona iletilmesine yardım eder. Araştırmalar serotonin adı verilen nörotransmiterin seviyesinin düşmesi ile OKB gelişimi arasında bir bağlantı saptamıştır. Serotonin dengesizliğinin ebeveynden çocuğa geçtiğine dair kanıt da vardır. Bu da obsesif-kompülsif bozukluğun (OKB) genetik olabileceğinin göstergesidir. Ayrıca beynin belirli bölgeleri serotonin dengesizliğinden etkilenir, bu da OKB’ye yol açar. Bu problemin, beynin sağduyu ve planlama ile ilgili bölgeleri ve bedensel hareketleri içeren mesajları süzen bölgeleriyle bağlantılı olan beyin yolaklarıyla alakalı olduğu görülür.
Araştırmalar Streptokok bakterisinin neden olduğu belli bir tür enfeksiyon ile OKB arasında bir ilişki de saptamıştır. Eğer bu enfeksiyon nükseder ve tedavi edilmezse, OKB gelişimine ve çocuklarda diğer bozukluklara sebep olabilir.Çevresel faktörler: Bazı çevresel stres yaratıcı faktörler OKB’yi tetikleyebilir. Belirli çevresel faktörler ise kişide var olan bu rahatsızlığı kötüleştirebilir. Bunlar;
OKB ABD’ de 3.3 milyon yetişkini ve 1 milyon çocuk ve genci etkilemektedir. Rahatsızlık ilk olarak çocuklukta, gençlikte ve yetişkinliğin ilk yıllarında ortaya çıkar. Irk ve sosyoekonomik alt yapı fark etmeden tüm kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür.
OKB için laboratuvar testi yapılmaz. Doktor hastanın ritüellere ayırdığı zaman da dahil olmak üzere hastanın belirtilerini değerlendirerek teşhisini koyar.
OKB kendi kendine geçmez, bu yüzden tedavi edilmesi önemlidir. En iyi tedavi yöntemi ilaç ve bilişsel davranış terapisidir.Bilişsel davranış terapisi: Bilişsel davranış terapisinin hedefi, obsesif-kompülsif bozukluğu olanların ritüellerini gerçekleştirmeden korkularıyla yüz yüze gelmelerini ve anksiyetenin azaltılmasını sağlamaktır. Bu terapi obsesif-kompülsif bozukluğu olanlarda sıkça görülen abartılmış veya felaketler içeren düşünceleri azaltmaya da odaklanılır.
Trisiklik antidepresanlar, selektif serotonin geri alım inhibitörleri OKB tedavisinde yardımcı olabilir. Hastaların ilaç ve bilişsel davranış terapisine cevap vermedikleri şiddetli vakalarda Eloktrokonvulsif Terapi (EKT) veya beyin cerrahisi kullanılabilir. EKT esnasında hastanın başına elektrotlar takılır ve beyne nöbete sebep olan bir dizi elektrik şoku verilir, bu nöbetler beyinde nörotransmitterlerin salınmasına sebep olur.Sürekli tedavi sonucunda hastalar normal veya normale yakın yaşam sürerler. Erken teşhis her zaman tedavi süresini azaltır.OKB’nin tedavi şekillerinden olan Sanal Gerçeklik ile ilgili detaylı bilgi için: https://npistanbul.com/eriskin-psikiyatri/sanal-gerceklik
OKB tedavisi, ilaç tedavisi uygulanan hastalarda iyileşme yönündeki ilk etkiler 15-20 gün içinde görülmeye başlamakla beraber anlamlı klinik yanıt için gereken süre 8-12 haftayı bulabilir. Antidepresan ilaç ile tedavi gören hastalarda yaklaşık 1-2 yıl ilaç kullanımı ve destekleyecek terapiler ile tedavi başarıya ulaşmaktadır.
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından 2013 yılında hazırlanan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda, obsesif kompulsif bozukluk, “kaygı bozukluğu” başlığı altından çıkarılarak “Obsesif Kompulsif Bozukluklar” adıyla yeni bir kategori olarak sunuldu. OKB, beyin görüntüleme, genetik ve tedaviye cevap açılarından kaygı bozukluğuna benzerlik gösterse de OKB’de temel yapı taşı kaygı değildir. Bu sebeple OKB aynı başlık altında sunulmamaktadır. OKB tedavi edilirken kullanılan SSRI tipi ilaçlar için kullanım süresi 6-12 ay olarak raporlanmıştır. 6-12 aydan önce ilaç kullanımı azaltmanın ise hastalığın yineleme riskini artırdığı gözlemlenmiştir. Obsesif kompulsif bozukluğu ağır geçiren ve tedaviye karşı direnç gösteren hastalara nöromodülasyon terapisi önerilebilir. Nöromodülasyon terapilerinde, beynin hastalıktan etkilenen ve anormallik gösteren bölümüne cerrahi müdahalede bulunulur. Hedef bölgede elektriksel uyarım sağlamak için elektrotlar yerleştirilir. Cerrahi müdahale uygulanmayan nöromodülasyon yöntemleri de vardır ve OKB tedavisi için uygulanmaktadır.